İklim krizi, çevresel bir felaket olmanın yanı sıra, toplumsal adalet sorununu da ortaya koymaktadır. Kırılgan topluluklar, düşük gelirli gruplar ve kırsal bölgeler iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden daha fazla zarar görmektedir. Bu nedenle, çevresel adalet, sadece çevre koruma politikalarıyla değil, aynı zamanda karar alma süreçlerine eşit katılım, adil yük paylaşımı ve temel haklara erişimle de yakından ilgilidir.

1992 Rio Sözleşmesi ve İhtiyat İlkesi
Türkiye’de tartışılan İklim Kanunu Taslağı, iklim değişikliğiyle mücadele taahhütlerini yasal zemine oturtmayı amaçlamaktadır. Ancak bu düzenlemelerin etkinliği, temel çevre hukuku ilkeleriyle uyumluluğuna bağlıdır. 1992 Rio Sözleşmesi’ndeki İhtiyat İlkesi, bilimsel kesinlik olmadan dahi ciddi çevresel zarar riski durumunda önlem alınmasını şart koşmaktadır. Bu ilkenin kanunda etkin bir şekilde yer almaması, çevresel adaleti tehlikeye atacaktır.
İklim Krizinin Yargısal Boyutu
İklim politikalarının başarısı, mevzuatın varlığı kadar yargı denetimine açık olup olmamasıyla da ilgilidir. Türkiye’de idari yargı, çevre kararlarını genellikle hukuka uygunluk açısından denetlemekte, idarenin takdir yetkisini yerindelik denetimine tabi tutmamaktadır. Ancak iklim krizinin karmaşıklığı, bu geleneksel sınırların yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Gerede Çayı Davası: Çevresel Adaletin Yerel Bir Örneği
Mayıs 2025’te Bolu İdare Mahkemesi’nde görülen "Gerede Çayı Temiz Aksın Platformu" davası, çevresel adaletin yerelden yargıya yansıyan bir örneğidir. Davacılar, Gerede Çayı’na bırakılan endüstriyel atıklar nedeniyle çevre ve halk sağlığının tehdit altında olduğunu iddia etmektedir. Valiliğin gerekli denetimleri yapmaması ve önlem almaması, halkın çevresel kararlara katılım hakkını ve adalete erişimini göstermektedir. Köylülerin yaşadıkları zorluklar, çevresel adaletin önemini vurgular.

Kocaeli'de Çevresel Adalet Mücadelesi
Kocaeli, sanayileşmesi ve çevre sorunlarıyla dikkat çekmektedir. Kandıra’daki planlanan çöp fabrikası, Karamürsel’deki rüzgar enerji santralleri, Hereke’deki maden ocakları, Kartepe’deki Haddehane tesisi ve Dilovası’nın kirliliği, bölgedeki çevresel adalet sorunlarını göstermektedir. Bu sorunlara karşı, sivil toplum kuruluşları ve aktivistler, Anayasa’nın 56. maddesine dayanarak mücadele vermektedir.

Çevresel Adalet İçin Katılım ve Yargı Denetimi
Kocaeli Çevre Platformu ve Kocaeli Ekolojik Yaşam Derneği gibi kuruluşlar, kamuoyunu bilinçlendirmek için paneller düzenlemektedir. 24 Mayıs 2025’te “İklim Krizi Mi?” ve 3 Haziran 2025’te “İklim Kanununun Toplumsal, Çevresel ve Hukuki Etkileri” başlıklı paneller, Kocaeli’deki çevre sorunlarını ve İklim Kanunu’nun yeterliliğini tartışacaktır. Çevresel adaletin sağlanması için halkın katılımı, şeffaflık ve yargı denetimi şarttır.

